... Böylece Nippur; yüce tanrı/arı, bilginleri, tüccarları,
sanatçıları, büyük tapınakları, güzel evleri, düzgün yolları,
akarsuları, iskeleleri, park ve bahçeleriyle çağlar boyu en görkemli
bir yer olmuş ve haklı olarak yaşam kenti’ ünvanını almıştır.”
“...Bizim şehrin güneydoğusunda şehir duvarlarına yakın çok büyük
içini ulu ağaçların gölgelendirdiği bir parkımız var, adı şaurugişşar,
anlamı ‘Kentin ortasındaki bahçe ‘dir.”
Buranın evleri de bir başkadır, sokakları da. Her taraf tertemiz ve
bakımlıdır. Yollarda bir tapınağa, bir saraya gidermiş gibi saygı ile
yürünür. Çocuklar bir büyük ile karşılaşınca, ona bütün terbiye ve
nezaketleriyle yol verir, öne geçmez, büyüklerin arkasından yürümeye
özen gösterirler. Sokaklarda bağırıp çağırma, kavga sesi duymazsınız
hiç. Oturanlar derin bir sessizlik içinde kendi işleri, yazıları,
çizgileriyle uğraşırlar.”
Bahçenin sol tarafında, alt kısımları tuğladan üstü kerpiçten yapılmış
evin iki katlı bölümü göze çarpar. Burada ailemiz oturur. Eve oldukça
geniş bir kapıdan girince kendinizi yeri tuğlayla döşenmiş bir sofada
bulursunuz. Kirli ayaklarla ileri gidemezsiniz. Hemen kapının
yanındaki kocaman bir küpten, saplı bir çanakla suyu alıp yanındaki
delikli taşta ayaklarınızı yıkamalısınız. Biz, temizliğe çok önem
verdiğimizden bol bol yıkanırız. Tapınaklara asla yıkanmadan gitmeyiz.
Atalarımız çok çok eskiden odun külü ve yağdan oluşan ve su ile
köpürüp kirleri temizleyen bir madde yapmışlar. Temizlikte hep onu
kullanırız.”
Bu katta bir oturma ve misafir kabul etme odamız ile içindeki ocakta
yemek pişirilen muıfak en çok kullanılan yerlerdir. Yukarı kata çıkan
merdivenin altında, tuğla döşeli, ortasında büyükçe bir delik bulunan
hela vardır. Pislikler, künkler yoluyla başka bir yerde toplanarak
bazı yöntemlerle zararsız duruma getirilir. Ust katta etrafta odalar,
odaların önünde kenarları parmaklıklarla çevrilmiş, ortası açık çep
çevre sundurma bulunur. Odalar, ışığı kapılardan tepeden veya
duvarlara açılmış dört köşe deliklerden alır. Siz şimdi, ‘bu
deliklerden soğuk gelmez mi?’ diye sorabilirsiniz. Biliyorsunuz bizim
ülke soğuk olmaz. Güneşimiz çok parlak ve sıcak ve daha az sıcak olmak
üzere, 'yaz’ ve ‘kış’ diye isimlendirdiğimiz iki mevsim vardır. Çok
üşürsek delikleri hayvan postu ile kapatıveririz. Odalarımızın
bembeyaz sıvalı oluşu fazla ışık aratmaz.”
Bir gün, ‘şehrimizin neresinde ne olduğunu gösteren bir haritası
yapılabilse ne iyi olurdu’ düşüncesi aklıma geldi. Hemen bu düşüncemi
tarlaların arsaların haritasını çizmekte uzman olan arkadaşlara
söyledim. Hepsi son derece ilgilendi. Oldukça uzun araştırmalar sonucu
onu ölçümlü olarak bir tablete çizdiler. Böylece şehir planı yapma
işinde de öncülüğü Nippur çekti.” Bazılarına sıkıcı da gelse, yukarıda
uzun uzun alıntıladığımız bu satırlar; günümtizden tam 4000 yıl önce
kil tabletler üzerine kaleme alınmıştır.(1)
Görüldüğü gibi, 17 Ağustos 1999 depremi ile plansızlığın bedelini çok
ağır ödemekte olduğumuz şu günlerde, yukarıdaki satırlar, hepimiz için
derin derslerle doludur.
Şair ve yazar Ludingirra, I.O üçüncü bin yılın başlarında
Mezopotomya’da kurulmuş olan Sümer Devleti’nin en önemli kentlerinden
biri olan Nippur’da (Bugünkü adı Niffer) yaşamıştır. Bugüne kadar,
yaşadığı şehri anlattığı kil tabletlerin ancak 23 tanesi
bulunabilmiştir.
Sümer edebiyatına ait 74 000 kil tabletin bulunduğu İstanbul Arkeoloji
Müzesi, dünyadaki toplam kil tabletlerin üçte birine sahiptir.
Ludingirra’nın kaleme aldığı kil tabletlerin bir kısmı İstanbul
Arkeoloji Müzesi, çivi yazılı belgeler arşivinde, bir kısmı da Avrupa
ve Amerika müzelerinde bulunmaktadır. Yüz yıla yakın bir zamandır
bilim adamlarının çalışmaları sonucu çözülebilen bu 23 tableti, halen
hayatta bulunan ve 85 yaşına rağmen çalışmalarını büyük bir aşkla
sürdüren sayın Muazzer İlmiye Çığ(2) bir araya getirilip
yayımlanmıştır.
“Bityük şairin; Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir kısrak başına benzettiği
Anadolu’muz, gerçekten de bir kavimler kapısı. Yüzlerce kültür ve
uygarlığın harmanladığı bir coğrafya.
Akat, Asur, Sümer, Hitit, Roma, Bizans, Selçuk, Osmanlı ve daha birçok
uygarlık, hep bu coğrafyada doğmuş. ·
Bütün ilkler bu topraklarda filizlenmiş. Tarihte ilk yazı, ilk para,
ilk filozoflar, ilk sabun, ilk hela, ilk kanalizasyon, ilk arıtma
tesisi, ilk tiyatro, ilk kütüphane, ilk üniversite, ilk antlaşma, ilk
peygamber, ilk tanrılar, ilk uçan adam, ilk milli mücadele, ilk şehir
planı, ilk harita ve daha yüzlerce ilkin kaynağı hep bu coğrafya.
Bugüne kadar, eski Mısırda; taşan Nil Nehri’nin suları altında kalan
toprak parçalarının yeniden aplikasyonu için ilk haritacılığın
oralarda geliştirilmeye başlandığını öğrene gelmişizdir. Ancak,
yapılan araştırmalar ve ortaya çıkan yeni bulgular bizi eski Mısır’dan
alıp daha gerilere, dünya uygarlık tarihine en büyük katkılann
yapıldığı Anadolu’ya; günümüzden 5000 yıl önce kurulmuş bulunan
Sümer’e götürmektedir. Çok ilginçtir; Ludingirra’nın kil tabletlerde
sözünü ettiği Nippur şehrine ait haritanın bir parçası daha sonra
yapılan kazı çalışmaları sırasında tesadüfen bulunmuştur.
Geçenlerde, Paris gezisinden dönen kardeşim, hediye olarak bula bula
bir Fransız şarabı getirmiş. İçim burkuldu. Dedim ki; “Bu şarabın
anavatanı Anadolu. İlk biz yapmışız bu şarabı hatta tanrısını(3) bile
yaratmışız.”
DİPNOTLAR:
1 “Sümerli Ludingirra” Muazzer İlmiye Çığ, Kaynak Yayınları, 1. Baskı
Mayıs 1996
2 Muazzez İlmiye Çığ, 1914 yılında Bursa’da doğdu. 1931 yılında
İlkokul öğretmeni oldu. 4, 5 yıl Eskişehir’de öğretmenlik yaptıktan
sonra 1936 yılında yeni açılan Ankara Dil Tarih ve Coğrafya
Fakültesi’ne girdi. Sümeroloji, Hititoloji ve Arkeoloji bölümündeki
eğitimini 1940 yılında tamamladı. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde 33 yıl
çivi yazıları uzmanı olarak çalıştı. Yayımlanmış çok sayıda bilimsel
makale ve kitabı bulunmaktadır.
3 Dionysos: Şarap Tanrısı
1. Nippur şehrinin adı EN.LİL.Kİ, anlamı “Tanrı Enlil’in Yeri”