"Disiplin nedir? Nasıl tanımlanmalı? Nasıl uygulanmalı?" konularına
geçmeden önce eğitimci ve düşünürlerin disiplin kavramına nasıl
baktıklarından örnekler vermek istiyoruz.
İbni Sina, yaklaşık bin yıl önce, "Kanun" isimli yapıtında çocuk
yetiştirme konusunda şu sözleri söylemiş: "Çocuklar özenle bakılmalı,
davranışlarında ölçüyü kaçırmamaları için desteklenmelidirler. Öfkeli
tepkileri, korkuları ve kaygıları giderilmelidir. Bu, en iyi biçimde,
çocuğun istek ve eğilimleri yanında hoşlanmadığı şeyler de göz önünde
tutularak sağlanır. Çocuğun doğal yetenekleri desteklenirken, onu
tedirgin eden nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Böyle bir yetiştirme
hem beden, hem de ruh için yararlıdır. Çünkü kazanılan iyi
alışkanlıklar ve davranışlar daha ilk yıllarda kişiliğe siner. Çocuk
altı yaşına gelince, öğretim ve eğitim için bir öğretmenin yanına
verilmeli; onu gereksiz bilgilerle yüklemeden, basamak basamak giden
bir öğretim yolu izlemeye çalışılmalıdır."
Eğitimde disiplin söz konusu olunca ünlü eğitimci Pestollozzi şöyle
diyor: "Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa
uğramaz."Eğitimde disiplin anlayışını bu sözden süzüp çıkarmalıyız.
Disiplin, çoğu zaman baskı ve otoriteyi açıklayan anlamda
kullanılmaktadır. Oysa disiplinin gerçek anlamı bu değildir. Disiplin,
çocuğun eğitimindeki sağlıklı tutum ve kuralları içerir. Aynı zamanda
disiplin, bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlanmadığı, doğallığın
ayıplanmadığı, kişiler arası ilişkileri düzenleyen, yetenek
gelişiminin sağlandığı, sorumlulukların paylaşıldığı ilke ve kurallar
bütünüdür.
Böylelikle ailenin disiplin konusunda yapması gereken; çocuklarında
var olan olumlu gelişmeleri desteklemeleri, olumsuzları ise düzeltmeye
çalışmalarıdır. Bunu gerçekleştirmeye çalışırken yani disiplin
oluşturmaya çalışırken sevgi ve özgürlük kavramlarını da birlikte
düşünmeleri gerekmektedir. Bu üç kavram yetişkin yaşamında da birlikte
düşünülmesi gereken önemli unsurlardır.
Ebeveynlerin çocukları üzerinde disiplin kurmasını etkileyen en önemli
etken iletişim yolu ve biçimidir. Ailelerin, çocuğu ile iletişim
kurarken bazı ilkelere uymaları gerekir. Bu ilkeleri şöyle sıralamak
mümkündür:
I. Koşulsuz Sevgi: Her anne-baba çocuğunu çok sever ve onun için tüm
fedak‰rlıklara katlanır. Fakat sevgi koşulsuz olmalıdır. "Eğer
derslerindeki bu başarısız durum böyle devam ederse korkarım sana olan
sevgim azalacak." gibi iletişim örnekleri kurulur ise yanlış
davranılmaya başlanmış demektir. Çünkü sevgiyi belli koşullara
bağlayarak disiplin sağlanamaz. Hatta istenmeyen davranış, zaman
içinde daha da pekiştirilmiş olur.
II. Beş Temel Özgürlüğün Yaşanması: Doğan Cüceloğlu'nun ünlü terapist
Virginia Satır'dan aktardığı ve her bireyin doğuştan bu özgürlüklere
sahip olması gerektiğini söylediği bu temel özgürlükler şunlardır:
1. Bir şeyi isteme ve reddetme özgürlüğü: Çocuk, kendi arzusuna göre
bir yemeği yeme ya da yememe özgürlüğüne sahiptir. Fakat bunun yanında
vermiş olduğu bu kararın sorumluluğunu da taşımalıdır. Yemeğini
yemediği zaman diğer öğün zamanına kadar ona birşey verilmeyeceğini
bilmeli ve ona uygun davranmalıdır.
2. Etrafında olan bir şeyi görme ve işitme (algılama) özgürlüğü: Kimi
zaman ebeveynler çocuklarında o anda oluşan olumlu bir gelişmeyi
görmek yerine, geçmişte olmuş veya gelecekte olabilecek bir
olumsuzluğu göz önüne getirmeye çalışırlar. Ailenin "Evet, şu anda
derslerinde önemli bir ilerleme kaydetmiş durumdasın; ama çalışmayı
azaltırsan notların hemen düşecektir, unutma." gibi yollarla iletişim
kurması çocuğun motivasyonunu kırar, performansını düşürür.
3. Duygularını olduğu gibi ifade etme özgürlüğü: Çocuklar, dönem dönem
yaşanan olaylara karşı yetişkinden farklı duygusal tepkiler
gösterebilirler. Ebeveyne göre hiç komik olmayan bir şey onu
güldürebilir ya da tam tersi, ağlatabilir. Çocuğun bu duygusal
tepkileriyle alay etme, önemsememe veya reddetme davranışları içine
giren anne-babalar yanlış davranmış olurlar. Çünkü çocuğun, bu
duygularını ifade etme ve saygı görme özgürlüğü olmalıdır. Aksi
takdirde çocuğun da anne-babasının duygularını anlamaya ve dinlemeye
özen göstermesi beklenemez.
4. Düşüncelerini olduğu gibi ifade etme özgürlüğü: Çocuklar
istedikleri konu ile ilgilenme ve konu üzerinde istedikleri zaman
düşünme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. Bu düşüncelerini de
algıladıkları biçimi ile ifade edebilmelidirler. Anne-babalar "Haydi,
misafirlere dünkü gezi ile ilgili neler düşündüğünü anlat!" dedikleri
zaman çocuk bu konu ile meşgul olmak istemiyorsa zorlama ve baskı ile
karşılaşmamalıdır.
5. Var olan potansiyelini kendi istediği yönde geliştirme özgürlüğü:
Anne - babalar, kimi zaman çocuğun küçük yaşlarda iken ne ile, nasıl
oynayacağına, resmini hangi renklerle boyayacağına karar verme
aşamasında yönlerdirme yaparlar. Tabi" bu yönlendirmelerin çeşidi ve
konusu çocuğun yaşı ilerledikçe değişimler gösterir. Çocuk büyüdükçe
meslek seçimi hatta eş seçimi konularına kadar varabilir. Oysa bu
konularda çocuklar özgür bırakılmalıdır. Aksi halde kendini baskı
altında hissedecek ve mutsuz olacaktır. II. Aile, çocuğun gelişim
dönemi özelliklerini iyi tanımalıdır : Anne- babalar, çocuklarında yaş
ile beraber değişen fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimleri
gözlemektedirler. Bu gelişim alanları ile ilgili olumlu değişimler
olabileceği gibi olumsuz değişimler de olabilir. Tabi" bu değişimlerin
anne-bab-çocuk iletişimine getireceği farklılıklar kaçınılmaz
olacaktır. Aile, çocuğun yaşadığı dönemin özelliklerini bilir ise
iletişimde çok daha anlayışlı ve doğru davranışlar içine girecektir.
Bunun tam tersi durumda ise anne-baba-çocuk iletişimi zedelenebilir.
III. Ödül ve Cezanın Uygulanma Biçmi : Aile içinde kabul gören bir
davranışın sonucunda bir öpücük, bir aferin sözü ödül olabileceği gibi
pahalı bir oyuncak da ödül olarak kabul edilebilir. Yine aynı şekilde
ceza uygulamalarında, sert bir bakış veya bir söz ceza sayılabileceği
gibi fiziksel bir tepki de gösterilebilir. Ancak anne-baba bu ödül ve
ceza kavramının sınırlarını, derecesini iyi belirlemeli ve
uygulamalıdır. Maddi ödüllerin ve fiziksel cezaların sık kullanılması
disiplin ilkelerine pek uygun olmayacak ve bir süre sonra işe
yaramayacaktır.
IV. Çocuğa Ev İçinde Belli Konularda Sorumluluk Verilmesi:
Anne-babalar çocuklarını birçok konuda ailenin bir bireyi olarak kabul
etmelidirler. Aynı zamanda aileler, çocuğun düşünce ve duygularına
önem verir- ken ona sorumluluk da vermelidirler. Çocukların, anne-baba
iş yaparken yardım etme istekleri geri çevrilmemelidir. Ayrıca ev
içinde yapabilecekleri görevler çocukların sorumluluğunda olmalıdır.
Örneğin; odasının düzenlenmesi, sofra kurulmasına yardım etmesi gibi.
Bütün bu hususların yanında, disiplin kurallarını belirlerken ve bu
kararları uygularken ailenin şu üç özelliği bünyesinde bulundurması
gerekir:
* Anne-babanın uygulanacak kurallar konusunda görüş birliğinde olması.
* Anne-babanın davranışlarında tutarlılık göstermesi.
* Anne-babanın davranışlarında süreklilik göstermesi. Bu üç önemli
özellik, disiplin kurallarının uygulama başarısını da belirleyen
etmenlerdir. Anne-babadan birinin "yap" dediğine diğeri "yapma"
dememelidir. Ebeveynler aynı görüşü paylaşmaya çalışmalı ya da alınan
karara uygun davranmalıdırlar. Aynı zamanda disiplin konusundaki
uygulamalarında da tutarlı olmalıdırlar. Örneğin; çocuğun gösterdiği
bir davranışa bir gün ceza uygularken, bir başka gün aynı davranış
görmezlikten gelinmemelidir. Tabi" tüm bunların yanında, alınmış olan
kararların sürekliliğinin sağlanması da çok önemli, fakat oldukça
güçtür. Ailenin, disiplin kurallarını belirleyip, uygularken dikkat
etmesi gereken önemli noktalar nelerdir? Aynı zamanda çocuk-aile
çatışmasında yapılması gerekenler nelerdir? Bu iki önemli soru ile
ilgili cevap ve uyarıları şöyle sıralayabiliriz:
* Ebeveynlerin çocuğuyla arkadaşlık ilişkisi kurabilmesi çok
önemlidir. Çocuğun duygu ve düşüncelerini dinleyen, kendi duygu ve
düşüncelerini ona aktaran anne-babalar olmak gerekir.
* Zaman zaman çocuklar aile sorunlarının tartışılmasına katılabilir,
fikirlerini söyleyebilirler. Bu hoşgörülü ve aynı zamanda da
demokratik bir aile tutumunun örneği olacaktır.
* Aileler, çocuklarının sosyal deneyim kazanmaları için fırsatlar
yaratmalı, arkadaşları ile birlikte zaman geçirebilmeleri için olanak
sağlamalıdırlar.
* Ebeveynler, çocuklarının okul başarısı ile ilgili beklentilerini
onların yeteneklerine, fiziksel ve zihinsel güçlerine göre
ayarlamalıdırlar.
* Anne-babalar, çocuklarını disipline etmeye çalışırlarken onların
sadece olumsuz ve cezalandırılması gereken davranışlarını görmekle
kalmayıp, olumlu davranışlarını da ödüllendirmelidirler.
* Ailelerce çocuklara ceza verilecek davranış ya da konular çok iyi
tesbit edilmelidir. Çünkü "Çok konuşuyor. Soru soruyor. Hareketli.
Cinsel konulara ilgi duyuyor." gibi anlatımlarla dile getirilen
davranışların ceza görmesi, çocukların ruhsal yaşamlarına zarar
verebilir.
* Ebeveynler, cezayı istenmeyen davranışı ortadan kaldırmak üzere
uygularlar. Ceza, yapılan davranışın ardından hemen uygulanırsa doğru
sonuç verir. Cezanın etkili olmasının belirleyicileri, ebeveyn
davranışlarındaki zamanlama ve tutarlılıktır.
* Ayrıca anne-babaların, çocuklarından bekledikleri bir davranışın
oluşumunu sağlamak için ceza yöntemini tek başına uygulamaları
yetersiz kalacaktır. Bunun yanında çocuklara yanlış davranışın yerine
konulması gereken olumlu davranış modelleri de sunulmalıdır. Ceza,
çocuğun "ne yapmaması" gerektiğini öğretir. Oysa önemli olan çocuğa;
uygun olmayan davranışın yerine "ne yapması" gerektiğinin
öğretilmesidir.
* Anne-baba-çocuk arasında çıkan çatışmalarda çözüm yöntemi ola-rak
demokratik bir yöntem belirlemek en doğru yol olacaktır. Çünkü bu
yöntemde kazanan ya da kaybeden taraf yoktur. Yöntem güce dayalı
değildir. Demokratik yöntem; dinleme, duyguları ifade etme, işbirliği
kurma, karşılıklı güven, sevgi ve saygıyı gerektiren bir süreci
anlatmalıdır.
*Anne-baba-çocuk arasında çıkan çatışmalar çözümlenmeye çalışılırken
kaba ve kırıcı sözler kullanmak oldukça yanlıştır.
* Ebeveynler, çocuklarının yanlış bir davranışı ile karşılaştıklarında
bu davranışın gerekçelerini dinlemeyi gözardı ederler. Oysaki
gerekçeler sonuna kadar dinlenmelidir. Aile, hatalı olan davranışa
karşı duygu ve düşüncelerini ifade etmeli fakat diyaloğu kesme yoluna
gitmemelidir.
* Anne-baba ve çocuğun birbirine güvenmelerinin anlaşmazlığın
çözümünde çok etkili olduğu bir gerçektir. Bu noktada aile, çocuğuna
ne koşulsuz güvenmeli ne de güvensizlik saplantısını yaşatmalıdır.
Sadece temkinli olmak yeterli olacaktır.
* Aile, çatışma esnasında çocuğa karşı yargılayıcı sözler
kullanmamalıdır. Her zaman çok uzun konuşmalardan ve öğütlerden uzak
durmalıdır. Gözlenen davranış ne ise onun üzerinde ayrıntılı
konuşulmalıdır. Çünkü yargılayıcı sözler ve uzun konuşmalar çocuğun
ele alınan konudan çıkarması gereken sonucu yani dersi anlamasını
zorlaştırır. Disiplinin amacı, çocuğun kendi davranışlarını
düzenlemesini sağlamak, onu kendi kendini denetleyecek bir güce
eriştirmektir. Önemli olan çocuğun, anne-baba korkusu ile onların
isteklerine göre değil, yerine, zamanına ve koşullara uygun davranmayı
öğrenmesidir. Elimizden geldiğince sağlıklı bir aile ortamında
disiplinin amacına uygun ebeveyn davranışlarının nasıl olması
gerektiğini aktarmaya çalıştık. Sevgi ve saygıya dayalı bir aile
ortamı içinde çocuğunuzla olan iletişiminize yeni güzellikler
katabilmeniz dileğiyle.