Bilinen tüm
bilimlerden önce var olan Astroloji´nin konusu insandir. Gök cisimlerinin,
dünyada yasayan canli ve cansiz varliklar üzerindeki etkilerini arastirir.
Astroloji; burçlar, gezegenler, isiklar (Günes ve Ay) ve evler arasindaki
iliskilerin temeli üzerine kurulmustur. Insan yasamindaki olaylar,
gökcisimlerinin degisen hareketleri ile dogum anindaki pozisyonlarinin
karsilastirilmasina göre sekillenir. Herbirimiz belli yetenek ve
özelliklerimizle dogariz ve diger kisilere benzemeyiz. Kimi müzisyen
olurken, kimi ticarette basarilidir. Bir baskasi kariyer yapmayi tercih
ederken, digeri ise erken yasta evlenip çocuk sahibi olmayi tercih eder.
Bir dogum haritasinda burçlar, karakterleri temsil eder. Burçlar, ekliptik
adi verilen ve dünyanin çevresini dolastigi varsayilan bir halkanin
bölümleridir. Hayata bakis açimizi, özümüzü simgeler. Evler, olayin
meydana geldigi sahnedir. Hayat akisimizda ilgimizin hangi konulara
yöneldigini bildirir. Gezegenler ise, olaylari harekete geçiren güçtür.
Psikolojik yaklasimlarimizi, isteklerimizi, motivasyonlarimizi gösterir.
Astrolojiyi, gezegenler arasindaki açilar ve bunlarin insanlar üzerinde
etkilerini inceleyen ve yasamimizi yönlendiren bir rehber harita olarak
kullanabiliriz. Ancak önemli bir noktayi açiklamakta yarar var. Astroloji,
kesinlikle bir kehanet sanati degildir. Kisinin sahip oldugu potansiyel
hakkinda bilgi verir. Ayrica potansiyelinizi hangi dönemlerde nasil
kullanacaginiz hakkinda da yardimci olur.
Su anda nasil
iletisim, sosyal yapilar ve uluslararasi iliskilerde dünya çapinda bir
devrim yasiyorsak, insana ve evrene bakis açimiz da bir devrimin ortasinda
bulunuyor. Bir bütün olarak bilim ve bagimsiz bir disiplin olarak
psikoloji bu degisimlere yaratici ve açik fikirli bir sekilde yanit vermek
zorunda. Insanlar modern ikilemimize yanit vermesi için "bilime" ve sözde
"uzmanlara" yönelmisler; ama cevabi bildigi varsayilan psikologlar,
psikiyatrisiler ve diger uzmanlarin sunabilecekleri fazla bir seyleri yok.
Bugün Bati kültüründe, insanin giderek kendisine ve
kültürüne yabancilastigini görüyoruz. Insani köklerin temelleriyle temas
yitirilmis durumda. Günümüzde gelenekler ve kültürel degerlerimiz
parçalaniyor ve bu günün insani her ikisi de zaman ve mekani asan, ruhsal
yasamin çekirdegi ve insan geleneginin özü ile iliskilerini yeniden
olusturmak ihtiyacinda.
Ufukta görünen bu yeni dünyanin dogasi ne?Religions of
Man ( Insanin dilleri ) adli kitabin yazari Huston Smith (1971) söyle
diyor:
Üç tane büyük medeniyet var: Bati, Dogu Asya (Çin) ve
Güney Asya (Hindistan). Tarih içinde, kendi dönemlerinde, her biri su üç
problem alanindan birisinde uzmanlasti: Bati doga, Çin sosyal iliskiler ve
Hindistan psikolojik iliskiler. Eger bu hipotez dogruysa, her medeniyetin
kendisinin ihmal ettigi sorunlar hakkinda diger iki medeniyetten ögrenmesi
gereken seyler var.
Çin'den aileye saygiyi, yasliliga karsi taviri ve
imparatorlugun karsiti olarak kisisel dünyaya yaklasimini alabiliriz.
Hindistan'dan, Gorbon Allport'un gözlemledigi gibi, insanin dört hedefini
alabiliriz; keyif, dünyevi basari, görev ve özgürlesme. Bati bunlarin ilk
ikisiyle yogun bir sekilde ugrasmistir, görevle çok az ilgilenmis ve
özgürlesmeye dikkat bile etmemistir.
Bati ayrica dogayla'da çok ilgilenmistir,ve Batinin
dogaya yaklasim tarzi egemen olmak seklindeydi. Yeni dünya medeniyetine
geçmis medeniyetlerin vurguladiklari üç alanin -doga, toplumsal insan ve
benlik- bir çesit sentezinden olusan yeni bir yasam biçimini basarabilecek
bir sekilde giriyoruz.
Hans Stossel (1959) insanin modern gereksinimi söyle
açikliyor: Günümüzde daha derin, ruhsal ve kozmik bir anlayisa ulasmak
zorunludur. Çagimizin yegane ihtiyaci budur ve bu yüzyilin ihtiyaci Tanri
tarafindan bildirilen gerçegin açiga çikmasi olmalidir. Bu dönem insaninin
evrenle bir olmak konusunda daha engin bir bilgiye sahip olarak durma
zamanidir.
Bilim güçlü bir araçtir, tipki astroloji gibi. Bu
metotlardan kazandigimiz bilgiyi iki türlü kullanabiliriz; beceriyle idare
etme veya degerlendirme.
Astroloji de manipülasyon amaciyla kullanilmis ve hala
kullaniliyor olmasina ragmen, daha iyi bir psikoloji bilgisiyle birlikte
bir sentezinin yapilmasi durumunda bize kendimizi, evreni ve diger
insanlari daha anlamli bir sekilde degerlendirme konusunda çok güçlü bir
araç sunabilir.
Bazi bilim adamlari bilimin ilerlemesi için yeni ve
yaratici yöntemlerin benimsenmesi gerektigini siddetle ifade etmelerine
ragmen, "bilimle" özdeslesmelerinin ve "bilime" yaklasimlarinin dogasi
geregi, bu tür yöntemlerin gelisimini engellemektedirler. Farkli bir
degisle,gerçekten yaratici bir süreci anlayamamaktadirlar. Çogu kendi
kisiliklerindeki bölünmenin profesyonel açidan objektifken kisisel açidan
sübjektif olmalarinin kendi içlerinde yaraticiligin olusmasini
engellediginin farkinda bile degildir. Çünkü yaraticilik bireyin
bütünlügünün veya bu bütünlüge ulasma çabasinin bir sonucudur.
Rudin'in (1968) Psikoterapi ve Din isimli kitabinda
yazdigi gibi; "Bir insanin kendi yasamini tahrip etmeden ve fiziksel
açidan hastaliga, entelektüel açidan vefasiz, basmakalip bir üretkenlige
mahkum olmadan kendi ruhundan kaçabilmesi mümkün degildir."
Yaratici çikislari yapmayi basarabilenler, isimleri
sonraki nesillere ulasabilenler yenilige gerçekten açik olabilen
insanlardir.
C. G. Jung astrolojiyi sadece psikolojik bir araç
olarak kullanmakla kalmamis, ayrica yillarini simyasal sembolizmin
psikolojik boyutlarini incelemekle geçirmistir. Sigmund Frued (1970 )
meslek hayatinin sonlarina dogru yazdigi bir mektupta "Eger hayatimi yeni
bastan yasayabilseydim, kendimi psikanaliz yerine ruhsal arastirmalara
adardim." demistir. Astronom ve fizikçi Kepler (1967 ) astrolojinin
etkinligine inanmamak yolunda güçlü isteklere sahip oldugunu, ancak "yildizlarin
gruplasmalari ve etkilesimleri ile asagidaki olaylarin arasindaki sasmaz
uyumun" gönülsüz inancini zorladigini söylemistir. Diger iki ünlü
astrolog-bilim adamlari Francis Bacon, Benjamin Frank lin, Lord Napier ve
Isaac Newton'dur. Cambridge'de ne okumak istedigi soruldugunda "Matematik,
böylece astrolojiyi sinayabilirim" diyen Newton'dur.
THE SPACE AGE SCIENCE (Astroloji) Uzay Çagi Bilimi
kitabinin yazari Joseph Goodavage ( 1967 ) maddeci bilimin etkisini
yitirmesini çok iyi anliyor.
Maddecilikte bir doyum noktasina ulasmis gibi
görünüyoruz. Hayal kirikliklari, öfke, savas ve sinif çatismalarindan
baska bir sey getirmedi. Hedefi insanlik için bos, anlamsiz ve çikmaz bir
sokak. Yüce bir birlige ve dogadaki her seyin birbirine bagli olduguna
isaret eden yeni bir delilin varligini kabul etmek zorundayiz.
Aslinda, ne kadar çok sayida modern bilim adaminin ve
felsefecinin kozmosunun zihinsel ve ruhsal boyutlarindan söz ettiklerini
görmek çok dikkat çekicidir. The Mysterious Un iverse isimli kitabinda
Jeans (1932 ) söyle yazar.
Bugün bilimim fiziksel boyutu giderek bir ittifaka
dogru yaklasiyor, bilginin akintisinin bizi mekanik olmayan bir gerçeklige
dogru götürdügü; evrenin büyük bir makineden ziyade büyük bir düsünceye
benzemeye basladigi konusunda fikir birligi içindeyiz. Artik zihin madde
dünyasina kazayla girmis bir davetsiz misafir gibi görünmüyor; artik onun
madde dünyasinin yaraticisi ve yöneticisi oldugundan süphelenmeye
basliyoruz...... Zihin ve maddenin eski düalizmi...... kayboluyor gibi;
madde eskisine oranla daha az somut, asilsiz veya temelsiz oldugu veya
zihin isleyen maddenin bir fonksiyonuna dönüstügü için degil, somut madde
kendisini zihnin yaratigi bir seye dönüstürdügü için. Evrenin kendi
kisisel zihnimizle benzerlik sunan bir tasarimci veya kontrolcü gücün
izlerini gösterdigini kesfediyoruz. Bunu duygusal, ahlaki veya estetik bir
seyle degil, daha iyi bir dünya için, Matematiksel diye isimlendirdigimiz
bir yolla düsünme egilimiyle yapiyoruz....
Bugün çok sayida insan astrolojiye yöneliyor, çünkü o,
evrenin tasarimci gücünü matematiksel bir çerçevede açiga çikartiyor.
|